birine mâmelekinin tümünü vasiyet etmek
Fiil
birine mülkünün tümünü vasiyette bulunmak
Fiil
kirasının tümünü ödemek
Fiil
(fiyatlar) genelde istikrarlı olmak
Fiil
genellikle, her şeyi hesaba katarak, bir bütün olarak.
=
upon the whole: (a) genellikle, genel olarak, çoğunlukla, küçük istisnalarla, bazı hususlar
hariç.
On the whole I like it. (b) bu durumda, bu durum karşısında, her husus gözönüne alındığı takdirde.
devletin bütün ileri gelenleri
İsim
tümü, topu, hepsi.
Let's sell the whole kit and caboodle: Hepsini satalım gitsin.
or
boodle) ABD- argo tümü, tamamı, hepsi birden, takım taklavat, ne var ne yok (hepsi),
varı yoğu.
He sold the whole kit and caboodle and left the city: Nesi var nesi yoksa hepsini sattı ve şehri terketti.
işin girdisini çıktısını bilmek
Fiil
işte parmağı olmamak
Fiil
bir işten gına gelmek
Fiil
bir işletmeyi bütün varlıklarıyla satın almak
Fiil
üyelerinin tümü Lordlar veya Avam Kamarası'ndan oluşan kurul (bütün idare hukukunu ilgilendiren kanun tasarılarını gözden geçirir
bütün konuyu kapsamak
Fiil
bir işle ilgisini kesmek.
(a) bir işi dört başı mamur yapmak, (b) istediğini elde etmek için herşey göze almak, çekinmeden girişmek.
birinden borcun tümünü talep etmek
Fiil
ödenmeyen bakiyenin tümü için sorumluluğu üstlenmek
Fiil
bütün suikasti ortaya çıkarmak
Fiil
bütün bir mesafeyi bir hafta içinde almak
Fiil
konunun esasını anlamamak
Fiil
toplumun bütün yapısını değiştirmek
Fiil
bütün hal ve keyfiyeti ortaya dökmek etmek
Fiil
bütün bölgeyi karış karış dolaşmak
Fiil
bütün şehri dolaşmak
Fiil
bütün şehir hrii dolaşmak
Fiil
tüm sorunun çevresinde döndüğü nokta
bütün dünyayı gezmek
Fiil
evin altını üstüne getirmek
Fiil
semtin her tarafını gezmek
Fiil
bütün aileyi alıp parkta gezinmek
Fiil
Bir bütün olarak topluma hizmetlerin sağlanması (NACE kodu: 84.2)
İsim, Sanayi ve Zanaatler
üç gün durmadan yağmur yağmak
Fiil
müşteriye karşı tutumunu yeniden ayarlamak
Fiil
tama iblağ etmek
Fiil, Matematik
bütün bir şehri haritadan silmek
Fiil
bütün şehri haritadan silmek
Fiil